tr etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tr etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kilo Verdiren Diyetler - Kilo Alma Önerileri


Kalori-Hesaplamasi-Kalori-Hesaplama-Kalori-Hesapla

1 Haftada 4 Kilo Diyeti

1 hafta içerisinde 4 kilo verebileceğiniz bir diyet listesi arayanlar için aşağıdaki beslenme programı örnek teşkil edebilir. İlk üç günü aşağıda yer alan programın devamında da aşağıdaki günler sırası ile takip edilir…

1 haftada 4 kilo eriten diyet 1. gün:

Kahvaltı:
½ greyfurt, 1 tost (tereyağı kullanmayın), 2çay kaşığı yer fıstığı kreması, Dilediğiniz kadar şekersiz yeşil çay

Öğle yemeği : 200 gram tuna balığı ) çupra veya ton balığı da olabilir) , 1 tost, 100 ml greyfurt suyu.

Akşam yemeği : 100 gram yağsız dana eti , 1 tabak yeşil fasülye yemeği, salçası ve yağı az olacak, 200 gram kırmızı pancar salatası, 1 adet orta boy yeşil elma, bir porsiyon vanilyalı dondurma

1 haftada 4 kilo zayıflatan diyet listesi 2. gün:

Kahvaltı: 1 haşlanmış yumurta, 1 tost, ½ muz, Dilediğiniz kadar şekersiz yeşil çay

Öğle yemeği :250 gram yağsız peynir, 5 adet tuzlu diyet kraker

Akşam yemeği : 2 adet kereviz, 200 gram brokoli, 100 gram havuç ,yarım muz, 1 porsiyon vanilyalı dondurma

1 haftada 4 kilo zayıflama diyeti 3. gün:

Kahvaltı: 1 haşlanmış yumurta , 1 tost, Dilediğiniz kadar şekersiz yeşil çay

Öğle yemeği : 5 dilim çedar peynirini 2 dilim esmer ekmekle birlikte tost yağın, 1 adet yeşil elma

Akşam yemeği : 1 porsiyon balık buğulama, 200 gram pancar kökü salatası, 250 gram karnıbahar haşlama, Yaz aylarındaysanız 250 gram karpuz- kışın ise 250 gram bal kabağı veya greyfurt, 1 porsiyon vanilyalı dondurma.

Etiketler: bir haftada 4 kilo, diyet, zayıflama


Rejim Yapmadan Zayıflamak


Kilo vermek için en fazla tercih edilen yol rejim yapmaktır. Tabii ki egzersizler de bu sürecin vazgeçilmez unsurlarını oluşturmaktadır fakat diyet yapmak, her zaman için ilk sırada yer almıştır…

Fakat diyet yapmak kimileri için bir hayli zordur. O yüzden diyet yapmadan kilo verme yöntemlerini sizlerle paylaşacağız. Kilo vermek istiyor fakat rejim yapamıyorsanız,aşağıdaki önerileri uygulayarak zayıflayabilir, formda bir vücuda sahip olabilirsiniz.

  • İçeceklere buz atarak, iştahınızın kapanmasını sağlayabilir, ayrıca içecek daha soğuk olduğundan ötürü sindirimi için daha fazla kalori harcanmasını sağlayabilirsiniz.
  • Kahvaltıyı ihmal etmeyin. Her yerde karşınıza çıkan bu ifadenin hakkını verin; kahvaltısız güne başlamayın.
  • Gün içerisinde bol miktarda su içerek vücut için gerekli sıvı ihtiyacını karşılayın.
  • Lifli besinleri bol miktarda tüketin. Fakat kalori bakımından da düşük nitelikte olmasına özen gösterin. Zira kimi lifli besinler oldukça yüksek miktarda kalori içermektedir.
  • Yemeklere salata ile başlamak, hem düşük kalori ile midenizi doldurmanızı, hem de besin değeri yüksek yiyecekler tüketmenizi sağlar.

Etiketler: diyetsiz, kilo verme, rejim yapmadan, zayıflama

Doğal Zayıflama Teknikleri


Zayıflamak isteyenler için onlarca, belki yüzlerce yöntem vardır ve bu yöntemlerden en çok tercih edilenleri, doğal olanları ve sağlık açısından herhangi bir zarar içermeyenleridir. Doğal zayıflama yöntemleri arasında aşağıdaki yöntemleri sıralayabiliriz :

Egzersiz ile Zayıflama : Spor yapmak, beslenme konusu düzene sokulduktan sonra yapılması gereken en önemli etkinliklerden biridir. Düzenli olarak yapılan spor, verilen kiloların kalıcı olmasını sağlar.

Bitkilerle Zayıflama : Bitkiler ve bitki çayları ile zayıflama da son derece popüler bir kilo verme yöntemidir. Fakat yine aynı şekilde, bitki çayları ile zayıflama için de sağlıklı ve doğru beslenme şarttır. Düzgün bir beslenme programı izlenmedikçe bitkilerle kilo vermek de mümkün olmayacaktır.

Meditasyon ile Zayıflama : Yoga ve pilates gibi yöntemlerle kilo vermek de özellikle son yıllarda oldukça sık başvurulan tekniklerdendir.

Kısacası kilo vermek için birçok yöntem vardır. Hangisini tercih edeceğiniz size kalmıştır. Yeter ki sağlıklı ve formda bir vücuda sahip olmak isteyin…

Etiketler: beslenme, kilo verme, zayıflama

kilo-alma-zayıflik

Kilo Alma Önerileri


Formda bir vücut ve sağlıklı bir yaşam sürmek için yalnızca kilo vermek yeterli olmamaktadır. Kimi zaman da sağlıklı olmak için kilo almak gerekmektedir. Bu gerekliliğin yerine getirilmesi için ise izlenmesi gereken yollar vardır :

  • Kilo almak için öncelikle kalori saymayı alışkalık haline getirmelisiniz. Bu, aynı zamanda kilo vermenin de bir gerekliliğidir.
  • Sonrasında günlük kalori tüketiminizi, ihtiyacınız olan miktarın 500 kalori üstünde tutmanız yerinde olacaktır.
  • Ayrıca ağırlık çalışmaları da bu süreçte kilo almanıza yardım edecektir.
  • Sık sık tartılın fakat pat diyet 3-4 kilo almayı ummayın. Kilo alıp verme, birkaç gün içinde olacak iş değildir. Olsa dahi, izlenen yol sağlıklı değildir…
  • Kararlı olmalı ve motivasyonunuzu eksiltmemelisiniz.
  • Fazla yağlı yiyeceklerden uzak durun.
  • Hazır gıdaları tüketmeyin. Kilo almanıza yardım etseler de sağlıksızlardır. Sağlık açısından risk içeren besinler aracılığı ile kilo almak ve kilo vermek yarardan çok zarar getirir.
  • Egzersiz sonrası balık yiyin. Bu sayede daha hızlı kilo alırsınız.
  • Kilo alma diyeti yapıyorsanız, vitamin ve mineral ihtiyacınızı meyve sebzelerden karşılayın.

Etiketler: beslenme, diyet, kilo alma

Maydanoz ile Zayıflama

Maydanoz-ile-Zayıflama
Kilo vermek isteyenler için son yıllarda en ideal yöntemler bitkisel zayıflama yöntemleri… Maydanoz sapı ve yapraklarında bulunan yağ yakıcı asitler sayesinde kilo verme konsunda etkin role sahiptir. Aynı zamanda ödem ve idrar sökücü olarak da kullanılan maydanoz, kimyasal ilaçlardan uzak durmak isteyenler için güzel bir alternatif olarak düşünülebilir.

Mutfak kültürümüzde de önemli bir yeri olan maydanoz, aynı zamanda salata ve pek çok yemekte de tat verici olarak kullanılmaktadır. Tüm bu faydaları gözetildiğinde, yalnızca zayıflamak isteyenler için değil, sağlıklı yaşamak isteyen herkes için kullanılması gereken bir bitkidir.

Böbrek ve idrar yollarını düzenlemek için de kullanılabilecek bir bitki olan maydanozun faydaları bunlarla da sınırlı değil…

  • Boğaz ağrısına iyi gelir.
  • Zayıflama ve kilo verme için kullanılır.
  • Soğuk algınlığına iyi gelir.
  • Antioksidan özelliğe sahiptir.
  • Ağız kokusu için zararsız bir bitkisel çözümdür.
  • Adet söktürücü olarak da kullanılır.
  • Kanseri engelleyici özelliği vardır.
  • C vitamini içerir.
  • Özellikle kilo vermek için tercih edilebilecek en etkili bitkiler listesinin başında yer almaktadır maydanoz.

Etiketler: bitkisel zayıflama, kilo verme, maydanozun yararları, zayıflama


2 Haftada 2 Kilo Verin



2 haftada 2 kilo vereceğiniz sağlıklı bir diyet programı mı arıyorsunuz? O zaman doğru yerdesiniz. Yalnız şunu da hemen belirtelim; bu diyetin iki hadtadan uzun süre uygulanması sağlık sorunlarına yol açacağından en fazla iki hafta uygulamanız gerektiğini belirtelim ve hemen 2 haftada 2 kilo diyeti nasıl uygulanacak yazalım…

Sabah Kahvaltısı: İlk önce bir adet taze limon ile hazırlanmış bir su bardağı limonlu su içilmelidir. Sonra bir kibrit kutusu büyüklüğünde yağsız peynir ve bir dilim kepekli ekmek yiyebilir ve şekersiz çay içebilirsiniz. Daha sonra meyve salatası faslına geçiyoruz. Diyetimizin en can alıcı iksiri bu meyve salataları olacak. Meyvelerin zayıflatıcı detoks edici ve hastalıklardan koruyucu etkilerini kullanarak sağlıklı bir diyet süreci geçirmeyi başaracağız ve istediğimiz ideal kiloya kalıcı zayıflama yaşayarak ineceğiz. Meyve salatasının yapımı için: birer adet armut, portakal veya mandalina , yeşil elmanın üzerine 1% yağlı olan 3 yemek kaşığı yoğurt ilave edip karıştırın. 30 dakika bekledikten sonra meyve salatasını acilen tüketmek gerekmektedir.

Öğle Yemeği: Bir porsiyon balık buğulamanın yanında dilediğiniz yeşil sebzelerden (karnabahar, brokoli, brüksel lahanası, havuç, kereviz, marul, turp gibi) oluşan bir porsiyon sebze salatası hazırlayıp (Patates kullanmak bu diyette yasaktır) üzerine bir yemek kaşığı , elma sirkesi (limon suyu) ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin. 1 haftada 1 kilo zayıflatan diyet uygulaması süresinde tuzdan kati bir suretle uzak durulması gerekmektedir. Gün içerisinde acıktıkça 1 kilo % 1′lik yoğurt yiyin

Akşam Yemeği: 1 haftada 1 kilo verdiren diyet süresince her akşam bir kase mercimek çorbası veya lahana çorbası için, Yarım porsiyon beyaz et ( tavuğun derisi alınmış olmalı), Daha sonra öğle yemeğindeki sebze salatasını akşam yeniden hazırlayıp yemek gerekir, fakat akşam öğününde yenilecek olan sebze salatası öğle hazırladığızdan bir miktar daha az olmalı! (3/4) porsiyon gibi) Akşamları saat 8.30 dan sonra yoğurt dahil hiç bir şey yenilmemelidir. Ancak su veya yeşil çay içmek serbesttir. Kahve tiryakileri için bir müjdemiz var. O da diyet süresince günde 1 fincan kahve içilebilir. Ancak şeker kullanımı yasaktır. Sevgili okurlar, ilk haftada 1-2 kilo zayıflamak bu meyve, sebze, beyaz et ve yoğurt tan müteşekkil olan zayıflama diyeti ile çok ama çok kolay olacaktır. Bu diyetin iyi yönü acıktıkça yağsız yoğurt tüketbilmektir. Unutmayın günde 1 kg kadar yoğurt tüketme hakkınız var. Ayrıca acıktığınızda yeşil çay ve limonlu su içebilirsiniz. Eğer biraz da fazla kilo vermek istiyorsanız, o zaman ikinci haftada aynı diyet listesini uygulayabilirsiniz, fakat 2. hafta küçük bir fark olacak ki, öğle yemeğine balık çıkartılarak yerine 100 gr (yağsız, tuzsuz) kırmızı et eklenmelidir.

Etiketler: diyet, kilo verme, zayıflama

Ödem Atmak İçin Diyet Önerisi


Vücuttaki fazla kiloların nedeni yağ birikmesi olarak özetlenebilir… Yani yağ oranı yüksek olan besinleri tüketme oranımız ne denli yüksek olursa, o kadar fazla kilo alacağımızı söylemek yanlış olmaz… Bu yağları yakmak için ise en ideal yöntem egzersizlerle birlikte paralel olarak uygulanan diyetlerdir. Her ne kadar kişiye özel diyetlerden alınan verim çok daha yüksek olsa da aşağıdaki ödem atıcı diyet sayesinde fazla kilolarınızdan kısa süre içerisinde kurtulabilirsiniz. Yalnız bu diyeti aynı zamanda düzenli olarak yapacağınız fiziksel aktivitlerle desteklemeniz, kilo verme etkinliğinizi artıracaktır. Aksi taktirde normalde verebileceğinizden çok daha az kilo vereceğinizi unutmayın.

SABAH KAHVALTISI:
- Az yağlı ve meyveli doğal yoğurt
- 2 adet mandalina

ÖĞLE YEMEĞİ:
- 1 kase Kereviz çorbası
- 2 Dilim tam buğday ekmeği

ARA ÖĞÜN:
- 1 dilim kavun ya da karpuz

AKŞAM YEMEĞİ:
- Fırında bol sarımsak ile pişirilmiş derisi alınmış tavuk göğsü
- Buharda pişirilmiş bir porsiyon brokoli ve havuç karışımı
- 1 Adet orta boy muz ya da 2 adet yerli muz

Etiketler: kilo verme, ödem, zayıflama

Koşarak Zayıflamak Mümkün mü?



Fiziksel aktiviteler sayesinde kilo verme etkinliğinin artırıldığını biliyoruz… Fakat koşarak bölgesel bazda zayıflamak mümkün mü sorusunun cevabına geçmeden önce egzersizlerin kilo verme sürecindeki rolüne az da olsa değinmekte yarar var. Kilo vermenin sağlıklı ve sürekli olması için düzenli beslenmenin yanı sıra düzenli olarak uygulanan bir egzersiz programının da önemi büyüktür. Bu yüzden uzun süreli olarak hayalinizdeki formda kalmak istiyorsanız egzersizlere ara vermemeniz gerektiğini aklınızdan çıkarmayın. Özellikle ilerleyen yaşlarda kemik ve kas problemi yaşamamak için zaten egzersiz yapmanız gerekecek. İlla yaşınızın ilermesini beklemenize de gerek yok tabii ki fiziksel aktiviteler için…

Gelelim sorumuzun cevabına… Koşarak bölgesel zayıflama mümkün müdür? Fakat bölgesel zayıflama için koşacaksanız, bazı hususlara dikkat etmelisiniz.

Mesela koşarken ayağınıza hafif de olsa bir ağırlık takmanız, kaslarınızın daha fazla çalışmasına neden olacaktır ve daha etkin bir biçimde zayıflamanızı sağlayacaktır.

Koşacaksanız günlük 6 bin adım, yürüyecekseniz de günlük 10 bin adım şart.

Günlük yarım saatten az yapılan sporlar için ‘düzenli’ sıfatı kullanmak yanlış olur. Bu yüzden kalıcı olarak kilo vermek için yarım saatinizi egzersizlere ayırmalısınız.

Etiketler: bölgesel zayıflama, kilo verme, koşma

Ramazan Ayında Zayıflama


Ramazan ayı, kilo alma ayı olarak görülür kimileri tarafından fakat aslında öyle değildir. Düşünün… Sabahtan akşama kadar aç kalan biri nasıl kilo alabilir? Düzenli beslenme olmadığı takdirde çok da güzel alır. Burada önemli olan Ramazan ayındaki beslenme programının bir uzman tarafından belirlenmesi… Tabii ki herkes bu imkana sahip olmayabilir. Diyetisyen yardımı ile beslenme programı belirlemek herkes tarafından yapılamayabilir. Böyle bir durumda ise günlük beslenme programının hafif besinlerdne oluşması gerektiğinin bilinmesinde yarar var.

Ayrıca yemeklerden önce en az bir bardak su içmek, tokluk hissinin tesisi noktasında çok yardımcı olacağından ötürü her yemek öncesi su içmek gerekmektedir.

Ek olarak tatlı tüketimini de azaltmak çok önemlidir. Mutfak kültürümüzde büyük yeri olan şerbetli tatlılar, özellikle Ramazan ayında uzak durulması gereken başlıca besinlerdendir. Kalori bakımından çok yüksek seviyede olduklarından ötürü kilo almanın en büyük nedenlerindendir ve özellikle Ramazan ayında en fazla uzak durulması gereken besinlerden biridir.

Etiketler: kilo verme, ramazan, zayıflama

Tarçının Yararları



Sağlıklı beslenmede tarçının yeri çok büyüktür. Genellikle tarçının yararları pek bilinmez fakat kullanılmayan ev de pek yoktur. Özellikle tatlıların vazgeçilmez baharatlarından olan tarçın, aslında yalnızca tatlılara kattığı lezzetten ötürü değil, sağlığımıza kattığı yararlardan ötürü de son derece önemli bir baharattır. Peki tarçının yararları nelerdir?


  • -Kan şekerini dengeler.
  • -Bal ve limonla alındıgında soğuk algınlıklarına iyi gelir.
  • -Adet oncesi gerginlige iyi gelir.
  • -Bedeni ve ruhi sıkıntıyı giderir.
  • -Hazmı kolaylastırır.
  • -Kadın ve erkekte cinsel arzuyu arttırır.
  • -Kalp atısını biraz yukselterek vucut ısısını yukseltir.
  • -Etli ve sutlu yiyeceklerin bayatlamasını ve bozulmasını onler.
  • -Bal ve tarcın karısımı bir cok hastalıga faydalıdır.
  • -Bal ve tarcın kolestrolu dusurup kalbi korur, bagısıklık sistemini guclendirir.


Yalnız tansiyonu yüksek kişilerin tarçın tüketiminden önce iyice düşünmelerinde yarar var çünkü tarçının tansiyonu yükseltici özelliği vardır. Ayrıca tarçoın tüketimi günlük bir tatlı kaşığını geçmemelidir.

Başta rengi atmış elmalar olmak üzere, normalde atacağınız pek ço meyveyi tarçın yardımı ile tatlıya dönüştürerek tüketebilir, bu sayede meyve sebzeleri de çöpe atmamış olursunuz.
Devamını Oku

Dövme Alerjisi Hakkında Her Şey - Kalıcı ve Geçici Dövme Alerjisi

Geçici dövme alerjisi

Belirtileri

Belirtiler bünyeden bünyeye farklılık gösterir. Aşağıdaki belirtiler en yaygın olanlarıdır.
  • En geç 6-7 saat sonra karşı konulmaz bir kaşınma hissi
  • En geç 2 gün sonra dövme yapılan bölgede kızarıklık ve kabarıklık
  • Dövmenin solmaya başlaması, bölgede su toplanması.
  • Aynı bölgede Arı ya da sivrisinek ısırığı gibi şişkinlik
  • Aynı bölgede sertleşme ve sıkılık
  • Yoğun kaşıma sonucu gerçekleşen tahriş ve iltihap

İlk müdahale

ilk müdahale kaşıntının ilk evresidir ve deriniz soyulmadan önceki işlemdir.

Yaranız açıksa ve su toplamışsa hiç bir şekilde müdahale etmeden tıbbi yardım almalısınız. 

1-Sünger ve Sabun

Temiz ve yeni bir sünger, sabun ve ılık su yardımı ile alerji bölgenizi ovalayın. Buna bir kaç gün devam ederseniz dövmeniz yavaş yavaş çıkacaktır. (Biraz çamaşır suyu(klorat) süreci hızlandırır fakat çamaşır suyuna karşı hassasiyetiniz varsa bunu yapmayın!) (Yaranız açıksa ve su toplamışsa bunu yapmayın!)  

Dövmeniz tamamen yok olana kadar alerjiniz ve kaşıntınız bitmez.

2-Vicks Krem

Çoğumuzun evinde bir köşede unuttuğu vicks kremin alerjenleri uzaklaştırdığını biliyor musunuz?
Vicks kremin kullanım Amacı tamamen farklı olsa da  denemenizde fayda var. 

Bir miktar Vicks kremi doğrudan alerji olan bölgenize yedirerek sürün. Kaşıntınızı büyük oranda azaltacaktır. Bunu gün içinde bir kaç kere tekrarlayın.  (Yaranız açıksa ve su toplamışsa bunu yapmayın.)  


vicks-alerjiye-iyi-gelir


  • Erken davranmazsanız,  kaşıdığınız bölgeye tırnak aranızdaki bakteriler bulaşacaktır ve iltihap yapacaktır.(Ne kadar temiz olursanız olun, zararlı bakteriler her zaman var)
  • Eczaneden Vicks krem alın ve kaşınan bölgeye sürün.
  • Aşırı kabarma ve su toplama gibi durumlarda acil tıbbi müdahale alın.
  • Bir daha asla kına ile geçici dövme yaptırmayın.

Geçici dövme alerjisi  tüm alerjiler gibi genetik bir durumdur ve  kalıcı bir tedavisi yoktur.  

Alerji  sadece geçici olarak tedavi edilir ve tetikleyici dış faktörlerle temas etmeniz halinde tekrar alerji olursunuz, bu sizin kaderiniz; 


Vücudunuz tanımlayamadığı maddeye tepki gösteriyor.

Şayet Saç boyasına alerjiniz varsa, kına ve "kına taşı" dediğimiz kimyasal bileşime de  benzer tepkiyi gösterirsiniz. 

Genellikle hafif vakaları evde tedavi edebilirsiniz. Ancak semptomlarınız devam ederse - veya başlangıçtan daha şiddetli ise - teşhis ve tedavi için bir doktora veya başka bir sağlık uzmanına gitmeniz gerekir.

Dövmenizin kalıcılığı için parafenilendiamin maddesi içeren "kına taşı" kullanılıyor. 
Kına taşında ve neredeyse tüm saç boyalarında kullanılan" PPD (parafenilendiamin)"  maddesi alerjiye sebep olan esas maddedir. Bu madde piyasada saç boyası olarak satılan kınaların içine de eklenen bir maddedir. Ekstradan kına taşı koymasanız bile alerji olursunuz

Parafenilendimane kalıcılık ve canlılık sağlar. Bu madde kullanılmazsa dövmeniz -veya saç boyanız- aynı gün solmaya başlar ve kesinlikle memnun kalmazsınız.

Saç boyası ne alaka?


Saç boyasında bulunan "parafenilendiamin" maddesi,  geçici dövme sektöründe de kullanılmaktadır ve tamamen yasaldır. 

Saç boyasının yasaklandığı şimdiye kadar  hiç bir ülkede görülmemiştir. Yasaklansa bile -üretimi zor olmadığından- kara borsada kontrolsüz şekilde üretilmeye devam edilecektir.

Dövme alerjisi  diğer alerjiler gibi bünyeden bünyeye farklılık gösterir. Aşağıdaki örnek ciddi bir vakadır ve tıbbi yardım almanız gerekir. Dövme mürekkebindeki ham maddenin çok fazla ve orantısız kullanılması alerjinin şiddetini arttırabilir.



Alerjik reaksiyon
Geçici dövme alerjisi


Sorumluluk reddi 

Bu sitede yer alan bilgiler yalnızca eğitim amaçlıdır ve bir sağlık uzmanının görüşü olmadan teşhis veya tedaviye rehberlik amacıyla kullanılmamalıdır. Sağlığından endişe duyan herhangi bir okuyucu, tavsiye için bir doktora başvurmalıdır.


İstediğiniz ilacı için, istediğiniz kremi sürün. Bir daha dövme yaptırırsanız tekrar alerji olma olasılığınız %100.

Her dövme yaptırdığınızda alerji  olacaksınız, üstelik her seferinde daha yoğun şekilde. Bunun önüne geçemezsiniz. Kalıcı bir tedavisi olmasa da günü kurtarıcı haplarla kaşıntıyı giderebilirsiniz fakat bu haplar uyku ilaçlarından daha ağır yan etki gösterir. 

ALERJİ OLAN BÖLGENİZİ KAŞIMAYIN! 

Aşırı kaşıma sonucu bölgede İz Kalabilir ve ölene kadar kalıcılığı devam eder.
(Endişelenmeyin! Bu izin oluşması için, dövmenizi en az 24 saat boyunca kan revan içinde kaşımanız gerekir:)




Sizin Alerji olmanız sanatçının hijyensiz olduğu anlamına gelmez. Geçici dövme sulu boya çalışması gibidir ve ciddi bir hijyen istemez.  Bu alerji, Sizin vücudunuzun savunma sisteminden kaynaklanıyor. Tamamen genetiktir. 

Müşterilerimin sadece %5'i alerji oluyor.

Ayrıca saç boyasından da alerji olma olasılığınız yüksektir. Özellikle kan grubu benim gibi (0RH-) olanlar her zaman alerji olacaktır. 


Alerji olan bölgeyi Asla kaşımamanız gerekiyor, fakat bu tatlı kaşıntının önüne geçilmediğini de çok iyi biliyorum. Bu sebeple kendi keşfetmiş olduğum bir yöntem olan VİCKS kremi tavsiye ediyorum. 

Vicks  kremi kaşınan bölgeye doğrudan yedirerek sürerseniz 10 DK içinde kaşıntınız geçecektir. Bunu gün içinde bir kaç kez tekrarlayın ve dövmeniz geçene kadar bu kremi sürün. Ve bir daha asla kına dövmesi yaptırmayın.

Alerjiniz varsa kına ile geçici dövmeden  uzak durun. İlla ki yaptırmak isterseniz airbrush dövmesi yaptırabilirsiniz. 

Ben 13 senedir bu sanatı yapıyorum.  Benim de kınaya ve özellikle kına taşına alerjim var. Bu sebeple eldivenle çalışıyorum. Ama ne yaparsam yapayım, müşteri yoğun olduğunda ister istemez bulaşıyor.


Geçici dövmeye alerjisi olanlar kalıcı dövmeden alerji olmaz. Kalıcı dövme yaptırabilirsiniz fakat kalıcı dövme de bazı durumlarda alerji yapabilir. Kalıcı dövme deri altına yapıldığı için daha risklidir ve tıbbi müdahale gerekebilir.

Kalıcı Dövme Alerjisi


Dövme Alerjisi Nasıl Belirlenir ve Tedavi Edilir


Düşünülmesi gereken şeyler

Dövme yaptırdıktan sonra tahriş veya şişlik normaldir. Ancak dövme alerjileri basit tahrişin ötesine geçer - cilt şişebilir, kaşınabilir ve irin sızabilir.

Alerjik reaksiyonların çoğu belirli mürekkeplere bağlıdır. Bu aşırı duyarlılık sıklıkla kontakt dermatit veya ışığa duyarlılık olarak ortaya çıkar .

Genellikle hafif vakaları evde tedavi edebilirsiniz. Ancak semptomlarınız devam ederse - veya başlangıçtan daha şiddetli ise - teşhis ve tedavi için bir doktora veya başka bir sağlık uzmanına gitmeniz gerekir.

Hangi semptomlara dikkat edeceğinizi, alerji ve enfeksiyon arasındaki farkı nasıl anlayacağınızı, tedavi seçeneklerinizi ve daha fazlasını öğrenmek için okumaya devam edin.

Alerjik reaksiyon nasıl belirlenir


Alerji belirtileri ciddiyetine göre değişir. Bazıları sadece cilt derinliğindedir ve birkaç gün içinde çözülür.

Hafif alerjik reaksiyonlar aşağıdakilere neden olabilir:
  • kaşıntı
  • döküntüler
  • kızarıklık veya tahriş
  • cilt pullanması
  • dövme mürekkebi etrafında şişme veya sıvı birikmesi
  • dövme etrafında pullu cilt
  • nodüller
Daha şiddetli reaksiyonlar tüm vücudunuzu etkileyebilir. Bunlardan en az birini yaşarsanız bir doktora veya sağlık uzmanına başvurun:

  • yoğun kaşıntı veya dövme etrafında yanma
  • dövmeden sızan irin veya sıvı
  • sertleşen deri ve kaşıntı
  • titreme veya sıcak basması
  • ateş

Alerji ve enfeksiyon arasındaki fark nedir?


Semptomlar genellikle benzer olsa da, ikisi arasında ayrım yapmanıza yardımcı olabilecek birkaç önemli fark vardır.


ALERJİK REAKSİYON ÖRNEĞİ



Dövmelere alerjik reaksiyonlar genellikle mürekkebe, özellikle kırmızı mürekkebe aşırı duyarlılıktan kaynaklanır. Görüntü kaynağı: © Waikato İlçe Sağlık Kurulu

Bu belirtiler sadece dövmenizin yakınındaki cildi etkiler. Lokalize kaşıntı, yanma, şişme ve kızarıklık ile kendini gösterir.

Mürekkep suçlanacaksa, belirtileriniz sadece rahatsız edici pigmentin etrafında görünecektir. Kırmızı mürekkep en yaygın alerjendir.

Genellikle belirtileriniz birkaç gün sürer. Bazı durumlarda, semptomlar tamamen kaybolmadan önce birkaç hafta sürebilir. 

Enfeksiyon Örneği



Bir dövme enfekte olabilir. Enfeksiyon belirtileri arasında şişme, dövme bölgesinin ötesinde kızarıklık, aşırı ağrı ve dövme bölgesinde olası irin bulunur. Görüntü kaynağı: Fotoğraf: Tom Fogg / flickr.com/photos/soapbeard/3000401156

Enfeksiyon ayrıca kızarıklık, tahriş ve kaşıntıya neden olabilir, ancak bu semptomlar genellikle dövmeli alanın ötesine kadar uzanır.

Ateş veya titreme gibi tüm vücudunuzu etkileyenlere ek olarak yüzey semptomları olabilir.

Enfeksiyon belirtileri de birkaç günden bir haftaya kadar veya daha uzun süre devam eder.

Tüm dövme alerjileri aynı değildir. Tepkiniz bir bağışıklık sistemi tepkisi, bir cilt durumu veya ışığa veya diğer alerjenlere aşırı maruz kalmaktan kaynaklanabilir.
Akut inflamatuar alerjik reaksiyon

Alerjik reaksiyona girmek için mürekkebe veya diğer malzemelere karşı alerjiniz olması gerekmez. Bazen sürecin kendisi cildinizi tahriş edebilir.

Birçok kişi dövme yaptırdıktan sonra hafif kızarıklık, şişme ve kaşıntı yaşar. Bu semptomlar tipik olarak birkaç hafta içinde geçer.

Işık


Belirli mürekkeplerdeki bileşenler güneş ışığı veya diğer parlak ışıklarla reaksiyona girebilir. Bu şişlik, kızarıklık ve kaşıntıya neden olabilir.

Sarı, siyah, kırmızı ve mavi mürekkepler en yaygın suçlulardır.

Dermatit



Mürekkebin kendisine alerjiniz varsa, kontakt dermatit belirtileri geliştirebilirsiniz. Buna şişme, kaşıntı ve dökülme dahildir.

Kontakt dermatit genellikle kırmızı mürekkeplerle ilişkilidir.

granülomlar



Bazı mürekkep bileşenlerinin granülomlara veya kırmızı yumrulara neden olduğu bilinmektedir. Bu bileşenler şunları içerir: 

  • cıva tuzları
  • Demir oksitler
  • kobalt klorür
  • manganez


Genel olarak, en yaygın olarak kırmızı mürekkeplere bağlıdırlar.

Likenoid alerjik reaksiyon


Likenoid reaksiyon, mürekkebin enjekte edildiği yerde küçük, renksiz şişlikler göründüğünde gerçekleşir. Kırmızı mürekkeplerde en yaygın olanıdır.

Bu yumrular genellikle tahriş edici veya kaşıntılı değildir, ancak mürekkebin enjekte edildiği alanın ötesinde görünebilirler.

Psödolenfomatoz alerjik reaksiyon


Dövmenizi aldıktan sonra belirtileriniz hemen ortaya çıkmazsa, psödofomatöz bir reaksiyon yaşıyor olabilirsiniz. Genellikle kırmızı mürekkeplere yanıt verir.

Bu durumlarda, döküntü, kırmızı cilt büyümeleri veya diğer tahrişler Birkaç ayGüvenilir Kaynak sonrasında belki de bir kaç sene sonra başlar.

Dövmeye alerjik reaksiyona neden olan nedir?


Dövme alerjilerine genellikle dövme mürekkeplerindeki pigmentler, boyalar veya metalik maddeler gibi bileşenler neden olur.

Bazı mürekkepler artık araba boyası ve ticari baskıda kullanılan aynı bileşenlerden yapılmış boyalar içermektedir. Vücudunuz bu mürekkebi yabancı bir istilacıymış gibi çıkarmaya çalışırken, bağışıklık tepkisini uyarabilir.

Dövme mürekkebi devletler tarafından denetime tabi tutulmamaktadır, bu nedenle mürekkebinizde ne olduğunu her zaman tam olarak bilemezsiniz.

Dövme sanatçınızdan, reaksiyona neden olabilecek veya potansiyel olarak zararlı olduğu belgelenen malzemeleri aramak için kullandıkları mürekkeplere bakmayı istemek en iyisidir.

Alerjik reaksiyonlara neden olabilecek bazı bileşenler şunlardır: 


  • alüminyum
  • aminoazobenzene
  • kızılağaç
  • kadmiyum sülfür
  • karbon (“Hindistan mürekkebi” olarak da bilinir)
  • kromik oksit
  • kobalt alüminat
  • kobalt klorür
  • demir hidrat
  • demir oksit
  • Demir oksit
  • kurşun kromat
  • manganez
  • cıva sülfür
  • ftalosiyanin boyaları
  • sandal ağacı
  • titanyum oksit
  • çinko oksit

Dövme sanatçınızı veya doktorunuzu ne zaman görmelisiniz


Herhangi bir şişme, sızıntı veya diğer tahriş belirtilerini fark ettiniz mi? Sanatçınıza neler yaşadığınızı bildirmek için dövme dükkanınıza uğrayın.

Sanatçınıza kullandıkları mürekkepleri ve mürekkebi enjekte etmek için izledikleri işlemleri de sormalısınız. Bu ayrıntılar, bir doktorun veya sağlık uzmanının reaksiyona tam olarak neyin neden olduğunu ve nasıl en iyi şekilde tedavi edileceğini belirlemesine yardımcı olacaktır.

Bu bilgileri aldıktan sonra hemen bir doktora görünün. Yakın zamanda bir dövmeniz olduğunu bildirin ve belirtilerinizi anlatın. Dövme sanatçınızdan aldığınız bilgileri aktardığınızdan emin olun.

Tedavi seçenekleri


Semptomlarınız hafifse, rahatlamak için reçetesiz (OTC) ilaçlar kullanabilirsiniz.

Difenhidramin ( Benadryl ) gibi OTC antihistaminikler genel semptomları azaltmaya yardımcı olabilir. Hidrokortizon veya triamsinolon krem ​​(Cinolar) gibi topikal merhemler, lokal inflamasyonu ve diğer tahrişi hafifletmeye yardımcı olabilir.

OTC yöntemleri işe yaramıyorsa, sağlık uzmanınız belirtilerinizi hafifletmek için antihistamin veya başka bir ilaç reçete edebilir.

Sildirmem gerekiyor mu?



Dövmenin sildirilmesi genellikle gerekli değildir. Etkilenen bölgeye dikkat ederseniz, semptomlarınız birkaç gün sonra bir iz bırakmadan kaybolur.

Ağır vakalarda, tedavi edilmeyen alerjik reaksiyonlar ve enfeksiyonlar mürekkebi bozabilir ve dövme bozulabilir.

Alerjik reaksiyonunuzun nedenini belirlemek, daha sonra ne yapacağınıza karar vermenize yardımcı olabilir. Sanatçı, lekeleri gizlemek için rötuş yapabilir.

Cildiniz ilave mürekkebe dayanamıyorsa ve sanatı olduğu gibi bırakmak istemiyorsanız, sildirmek bir seçenek olabilir . Seçeneklerinizi görüşmek için bir doktora veya sağlık uzmanına danışın.

Gelecekteki alerjik reaksiyon riskinizi en aza indirme


Hazırlanmanın en iyi yolu, diğer alerjenlere tepkiniz hakkında daha fazla bilgi edinmek ve potansiyel dövme sanatçınızı araştırmaktır.

İlk olarak, herhangi bir dövme yaptırmaya karar vermeden önce aşağıdakileri dikkate alın: 

Yaygın alerjiniz olup olmadığını öğrenin. Yapabiliyorsanız, bir alerjist ile randevu alın ve önceki alerjik reaksiyonlarınızdan bahsedin. İlgili alerjenleri test edebilir ve kaçınmak için diğer bileşenleri veya tetikleyicileri tanımlamanıza yardımcı olabilirler. 

Altta yatan cilt rahatsızlığınız olup olmadığını öğrenin. Sedef hastalığı ve egzama gibi bazı durumlar sizi olumsuz reaksiyonlara daha yatkın hale getirebilir. 

Hastaysanız veya bağışıklık sisteminiz zayıflamışsa dövme yaptırmayın. Zayıf bir bağışıklık sistemi sizi alerjik reaksiyonlara karşı daha duyarlı hale getirebilir.

Ardından, saygın bir sanatçı ve dükkan seçtiğinizden emin olun. Dövme yaptırmadan önce aşağıdaki kontrol listesini gözden geçirin: 

Dükkanın lisansı var mı? Lisanslı dövme atölyeleri düzenli olarak sağlık ve güvenlik ihlallerine karşı denetlenmektedir. 

Dükkanın iyi bir ünü var mı? Online incelemelere göz atın veya dövmesi olan arkadaşlarınıza sorun. Bir tanesine karar vermeden önce birkaç mağazayı ziyaret edin. 

Mağaza güvenli mürekkep kullanıyor mu? Dövme sanatçınıza kullandıkları mürekkepleri sorun. Daha önce alerjik reaksiyonlardan bahsettiğinizden emin olun. 

Sanatçı hijyen kurallarına uyuyor mu? Sanatçı, randevunuz sırasında kullanmak için yeni, sterilize edilmiş iğneler ayarlamadan önce yeni bir çift eldiven giymelidir. 

Sorumluluk reddi 

Bu sitede yer alan bilgiler yalnızca eğitim amaçlıdır ve bir sağlık uzmanının görüşü olmadan teşhis veya tedaviye rehberlik amacıyla kullanılmamalıdır. Sağlığından endişe duyan herhangi bir okuyucu, tavsiye için bir doktora başvurmalıdır.


Devamını Oku

Metabolizma Çeşitleri ve Tedavi yöntemleri

METABOLİZMA HASTALIKLARI



ASİT BAZ DENGESİ BOZUKLUKLARI

Metabolizma proçesleri sonucu günde yaklaşık olarak 15 000 mmol karbonik asit ve 70 – 80 mmol uçucu olmayan asit oluşmaktadır. Buna rağmen vücut sıvılarmdaki serbest hidrojen iyonu konsantrasyonu stabil tutulabilmektedir. Ekstrasellüler sıvıdaki normal pH değeri 7,35-7,45 arasında değişir. Bu dengeyi değişik tampon sistemleri sağlamaktadır. Dışarıdan verilen veya endojen hidrojen iyonları, saniyeler içinde ekstrasellüler sıvıya, dakikalar ve saatler içinde de intrasellüler kompartmana geçmelidir. Bu ortamlarda bulunan tampon sistemlerinin bazlarıyla birleşmekte ve vücut sıvılarından uzaklaşmaktadırlar. En önemli tampon sistemi Karbonik asit-Bikarbonat sistemidir.

ASİDOZ


Sistemik metabolik asidozun en göze çarpan belirtisi Kussmaul solunumudur. Sık ve derin bir solunum şeklidir. pH düştükçe soluk almaların derinliği ve sıklığı artar. Buna karşılık kronik, kompanse metabolik asidozlarda orta derecede ve kolayca gözden kaçabilen bir hipervantilasyon bulunur. Ağır asidozlarda bitkinlik, başağrısı, bulantı, dezoryantasyon, stupor ve solunum depresyonu olur.

Asidozlar a) metabolik ve b) respiratuar olmak üzere başlıca iki form gösterir:

Metabolik asidoz


Nedenleri: 1. Uçucu asitlerin yapımının artması veya dışarıdan vücuda girmesi, 2. Azalmış ve yetersiz renal asit eliminasyonu, 3. Anormal derecede gastro-intestinal ve renal alkali kayıpları. Bu durumları hazırlayan etkenler ise şunlardır: Diyabetik, alkolik, açlık ketoasidozları; primer laktasidoz, ilâçlara ve dolaşım yetmezliğine bağlı veya sepsiste görülen laktik asit asidozu; akut ve kronik böbrek yetmezliği; salisilat, okzalik asit, etilenglikol, metanol, paraldehit gibi maddelerle olan zehirlenmeler; tübüler asidozlar, üreterosig-moidostomi, barsak fistülleri, diyareler, medikamentöz asit yüklenmeleri (amonyum klorür) asetazolamid’ten (Diamox, Diazomid) ileri gelen alkali kaybı.






Semptomlar: Yukarıda Asidoz bölümünde belirtildi.

Tedavi


Nedenlerin ortadan kaldırılması ve ana hastalığın tedavisi başta gelir.

Tampon maddelerin kullanılması: Sodyum bikarbonat verilmesi en önemli tedavi şeklidir. Buna karşılık sodyum asetat veya sodyum laktat tampon etkilerini, organik aniyonları metabolize ederek bikarbonat meydana getirmek suretiyle ortaya koyarlar. Bilgili ve hesaplı olarak kullanıldıklarında bunların birbirine üstünlükleri yoktur.

Kronik böbrek yetmezliğine bağlı kronik metabolik asidozda alkali verirken çok ihtiyatlı davranmalıdır. Bu hastalar 14 mmol/L lik serum bikarbonat düzeyine kadar olan kronik asidoza iyi tahammül gösterirler. Bunlarda asidozu gidermek için alkali vermeye gerek yoktur, üstelik zararlı da olabilir; çünkü bütün tampon maddeler sodyum içerirler ve sodyumun tehlikesi bunlarda asidozdan daha büyüktür. Ayni kural akut böbrek yetmezliğinde de geçerlidir.

Renal tübüler asidozlarda ağız yoluyla verilen alkalik maddelerle tam bir düzenleme sağlanabilir. Böylece kronik osteopati, nefrokalsinoz ve ürolityaz gibi komplikasyonlar önlenmiş olur.

Diyabetik ketoasidozda ilk önce İnsülin kullanılmalıdır. Alkali verilmesine seyrek olarak gerek duyulur.

Açlık asidozlarmda alkalizan tedaviye gereksinim yoktur. İntestinal ve me-dikamentöz alkali kaybına bağlı metabolik asidozlarda da alkali verilmez. Dolaşım yetmezliğine bağlı laktik asit asidozları, dolaşım yetmezliği giderilince kaybolur. Buna karşılık ilâçlardan ileri gelen veya primer sayılan laktik asit asidozları yüksek letalite nedeniyle âcil ve yoğun bir alkali tedavisine gereksinim gösterirler. Bunlarda ve diğer ağır asidoz hallerinde parenteral bikarbonat enfüzyonları zorunludur. En tehlikeli asidoz halleri salisilat zehirlenmesi, laktik asit asidozu ve renal asidozlar olup bunlarda yoğun bir başlangıç tedavisi gerekmektedir. Yine de bu vak’aları ilk 24 saat içinde ayarlama çabasına girmemelidir, tehlikelidir.

Respiratuar asidoz


Anamneze, klinik bulgulara ve genel duruma bakarak respiratuar asido-zun tanınması, metabolik asidoza göre daha kolaydır.

Akut respiratuar asidozda, akut ventilatuar yetmezliğin çok defa dramatik bulgularıyla karşılaşılır: Nöro-müsküler bozukluklar, kardio-vasküler yetmezlik, en ağır astma nöbeti, asfiksi, solunum merkezinin medikamentöz veya spontan depresyonu.

Kronik respiratuar asidozda ise, çok defa kronik ve ilerlemiş akciğer hastalıkları söz konusudur: Amfizem, kronik bronşit gibi. Yahut da daha seyrek olarak primer alveoler hipoventilasyon ve Pickwick sendromu mevcuttur.

Renal kompansasyon mekanizmalarına geç yanıt verdiği için akut respiratuar asidoz, asit-baz dengesi bozukluğunun yetersiz olarak düzelebilen veya hiç kompanse edilemiyen prototipini oluşturur. Serum bikarbonat kompansasyonu yetersiz kaldığı, standart bikarbonat ise hiçbir değişiklik göstermediği için, pC02 gitgide artarken pH hızla düşer ve buna bağlı olarak çok ağır klinik semptomlar ortaya çıkar.

Buna karşılık kronik respiratuar asidozda renal kompansasyon mekanizmaları yavaş yavaş çok etkili duruma geçtiği için, en ağır kronik hiperkapnide bile tehlikeli bir pH düşüşü olmaz.

Tedavi


Esas hastalığın tedavisi, solunum yetmezliğine götüren nedenin ortadan kaldırılması gerekir.

Kronik respiratuar asidozda mekanik ventilasyona geçilirken pC02’nin çok çabuk düşmesinin ve buna bağlı olarak ta posthiperkapnik alkalozun ve onunla ilgili sonuçların tehlike yaratabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.

ALKALOZ


Metabolik ve respiratuar alkalozun en göze çarpan sonucu irritabilite ve santral sinir sistemindeki kramp eğilimidir. Bu belirtiler respiratuar alkaloz-da daha belirgindir. Bunlar ayrıca ekstremitelerde ve ağız çevresinde paresteziler, karpo-pedal spazmlar, yüz ve çiğneme kaslarında gerginlik ve kontraksiyon da meydana getirirler.

Metabolik alkalozda ise posthiperkapnik alkaloz formu ağır periferik ve santral semptomlar (delirium halleri, serebral konvülsiyonlar, tansiyon düşmesi ve kalp aritmileri) meydana getirir.Solunum depresyonunun kompansasyonu sadece metabolik alkaloz için söz konusudur.

Alkalozlar da a) metabolik ve b) respiratuar olmak üzere ikiye ayrılır:

Metabolik alkaloz


Nedenleri: Kusmalar ve mide suyu drenajları, diüretikler, posthiperkap¬nik alkaloz, mineralokortikoid hipersekresyonu (primer hiperaldostrenizm, Cus-hing sendromu, yetersiz ADH salgısı, likiritsia preparatlarının kullanımı), aşırı miktarda alkali verilmesi (yatrojen, süt alkali sendromu), ileri derecede potasyum eksikliği.

Görüldüğü üzere metabolik alkalozda ana nedenler bir yandan gastrik ve renal asit kaybı, diğer yandan da çok defa aşırı derecede yatrojen alkali verilmesidir. Bu sonuncusu genellikle metabolik asidozların tedavisi sırasında bol miktarda bikarbonat verilmesinden ileri gelmektedir.

Genellikle böbrekler, yüksek serum bikarbonat konsantrasyonlarında alkali atarak durumu dengelemeye çok yeteneklidirler ve böylece fazla bikarbonatı kolaylıkla elimine edebilirler. Ancak diüretik kullananlarda ortaya çıkan metabolik alkalozda klorür defisiti meydana gelir. Ayni olay gastrik sıvı ve asit kaybında da söz konusu olur. Bu durumda böbrekler sodyumu mümkün olduğu oranda retansiyona uğratmaya çalışırlar. Metabolik alkalotik hastalarda tubulus sıvılarında anormal miktarlarda sodyum bikarbonat bulunduğu için, retansiyona uğratılan sodyum, bu bikarbonatı da geri rezorpsiyona zorlar ve bunun sonucunda bir “paradoksal asidüri” görülür. Bu durumda sıvı volümünün ve klorür defisitinin düzeltilmesinden sonra bikarbonat fazlasını elimine edinceye kadar alkaloz sürer.

İleri derecedeki hipopotassemilerin metabolik alkaloz yaptığı bilinir, ama nedeni henüz anlaşılamamıştır.

Tedavi


Etkenin ortadan kaldırılması. Alkalizan maddelerin eliminasyonu. Alkalizan ilâçların kesilmesi.

Yeter miktarda klorür verilmesi. Yemek tuzu olarak veya ayni zamanda hipopotassemi de varsa KC1 olarak.Mineralokortikoid fazlalığına bağlı metabolik alkalozda NaCl vermekle alkaloz düzeltilemez.Volüm artıracağı korkusuyla NaCl verilmesinin sakıncalı olduğu düşünülen vak’alarda dilüe HC1 (0,1 n – 0,5 n) solüsyonu cava kateteri yardımıyla verilebilir. Vena cava yoluyla yapılan bu enfüzyonda da aşırı dozlara çıkılmamalıdır. Saatte 0,1 n 100 mi HC1 verilmesi yeterlidir.

Respiratuar alkaloz


Sadece akut formdadır.

Semptomlar: Psikojen hiperventilasyon; astma, pnömoni, akciğer ödemi, pülmoner emboli nedeniyle akut hipoksi; bakteriemi; salisilat entoksikasyonu; karaciğer yetmezliği. Çoğu geçici olan bu durumların düzeltilmesinde kompansasyon mekanizmalarının işlemesine çoğu kez gerek kalmaz ve asit kaybı da tampon sistemleriyle çabucak giderilir. Ancak kafa travması, beyin tümörü, ansefalit, kronik akciğer hastalıkları gibi nedenlerden ileri gelen sürekli hiperventilasyonda ise renal asid eliminasyonunun kısıtlanması ve bikarbonat eliminasyonunun artırılması ile alkaloz kompanse edilmeğe çalışılır.

Tedavi


Esas hastalığın tedavisi. Yatıştırıcı (trankilizan) ilâçların verilmesi veya kese kâğıdı içine solundurma gibi önlemlerle psikojen hiperventilasyon giderilebilir.

Serebral kökenli ve uzun süren hiperventilasyonda ise morfium alkaloidleri (Dolantin, Morphin) enjeksiyonları gereklidir.

Bu vak’alarda C02 içeren oksijen solunumu yapılabilir. Bunun pratik yolu, bir plastik kese veya torba içine entermittan solunum yaptırmaktır.

Elektrolit ve Su Metabolizması


Sodyum ve su, ekstrasellüler sıvının en önemli taşıyıcıları olarak birbirleriyle çok sıkı bir ilişki içinde olduklarından, bunları ayrı ayrı incelemek önemli güçlükler doğurur. Aslında total sodyum miktarı ekstrasellüler sıvı volümüne daha fazla etkili olmakla birlikte, ona ozmotik olarak bağlı olan su, bu volümü oluşturur. Fizyolojik olarak azalan ve çoğalan tuz ve su miktarları birbirlerini etkileyerek ekstrasellüler sıvı hacmini dar sınırlarda stabil tutarlar. Bu stabilitenin patolojik koşullarda bozulması santral venöz basıncı, arter basıncını, idrar volümünü, deri turgorunu, bulbus okuli basıncını, ödem oluşumunu ve akciğer dolaşımını etkiler.
Devamını Oku

Çocuğun daha zeki olması için


Çocuğun daha zeki olması için


Çocuğun zeki olması için ne yapmalı, çocuğun zeki olması için yapılması gerekenler ve bebeklerin zeki olması için yapılması gerekenler siz değerli anne ve babalar için tüm soruların yanıtları haberimizde.

Yeni bir eğitim-öğretim hayatının başladığı şu günlerde anne ve babalar okula giden çocuklarının daha zeki olmaları için ne yapacaklarını merak etmekteler. Uzmanlar çocukların zeki olmasının anne ve babaların ellerinde olduğunu açıkladı. Peki ama nasıl? Çocuklarınızın daha zeki olması için işte bilmeniz gereken her şey makalemizin devamında.

Uzmanlar çocukların daha zeki olmasında okul öncesi eğitimin çok işe yaradığını vurguladılar. Topluma uyum sağlamayı öğrenmek, ilkokula daha donanımlı başlamak için yuva ve anasınıfı aksatılmamalıdır. Çocuklarda demir eksikliği bulunması zihinsel gelişimi önlemektedir. Bu nedenle demir eksikliği olan çocukların tedavi edilmesi ve demir bakımından zengin beslenmesi gerekir. Çocuğun büyüme ve gelişmesinde bir sorun olup olmadığı da düzenli olarak doktor muayeneleri ile kontrol edilmelidir.
Aile içinde anne ve babanın kitap okumasından çocuk etkilenir ve kitap okuma isteği oluşur. Böylece zihni gelişir ve kitap okuyarak okumayı hem kolay söker hem de bilgi dağarcığı genişler. Kitap okuyan çocuk daha zeki olur. Kitap okuyan çocukların dikkatini toplaması, algılaması daha iyidir.
Bebeklik döneminde bakımında çocuğun ilerleyen yaşlarda zeki olmasını etkiler. 

Yeni doğan bebeklerin ilerleyen yaşlarında zeki olması için şunları yapın…

  • Yenidoğan bebeğinizle göz teması kurun, gözlerinin açık olduğu o değerli anları kaçırmayın.
  • Bebekle konuşun, ona bir şeyler anlatın.
  • Bebeğinizi emzirin. Anne sütünün yararları yanında, beslenme seansları bebekle göz göze gelme, konuşma, şarkı söyleme fırsatı yaratacaktır.
  • Bazı mimikler yapın, yüzünüzü komik şekillere sokun. 1-2 günlük yeni doğan bebekler bile yüz hareketlerini taklit edebilirler.
  • Aynada kendisini görmesini sağlayın.
  • Onu gıdıklayın, gülmesini sağlayın.
  • Birlikte yürüyüşlere çıkın. Etrafta gördüklerinizi, duyduklarınızı ona anlatın. Onu markete, alışverişe, parka götürün.
  • Ona şarkılar söyleyin. Bu, sizin uydurduğunuz bir şarkı da olabilir.
  • Ona müzik dinletin. Bazı çalışmalarda, müzik ritimlerini öğrenmenin ileride matematik öğrenmeyi kolaylaştırıldığı gösterilmiş.
  • Bir şey yapmadan önce, ona ne yapacağınızı söyleyin (Şimdi ışığı kapatıyorum gibi) Böylece, neden-sonuç ilişkisi kurmaya başlayacaktır.
  • Ona kitap okuyun, resimleri gösterin, her şeyin adını söyleyin.
  • Değişik dokulu kumaşları, giysileri ellemesini sağlayın, onları cildine değdirin.
  • Yiyecekleri ellemesine, kendini beslemeye çalışmasına izin verin.
  • Hareketlenip emeklemeye başladığında, yerde yastıklar, oyuncaklarla engelli bir parkur oluşturun.
  • Ona masal anlatın.
  • Televizyonu kapatın.
  • Banyo sırasında, plastik kaplara su doldurup boşaltmasına, suyla oynamasına izin verin.

Devamını Oku

OBEZİTE VE BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR

 diyet zayıflama-Zayıflama perhiz-perhiz yemekleri-diyet


OBEZİTE VE BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR...


Beynin Hipotalamus bölgesini etkileyerek besin alımını azaltan, yağ hücrelerinde salgılanan Leptin hormonu ile Pankreasın iç salgısı olan ve yağ dokularıyla orantılı olarak salgılanan, kandan beyne geçerek besin alımını azaltan, İnsülin hormonu gibi bazı belirleyici hormonlar ile ilgili son yıllarda yapılan araştırmalardan, deneysel hayvanlarda %100 kesin sonuç alınmasına karşın, insanlarda yapılan klinik denemelerin çoğunun başarısızlıkla sonuçlanması, obez hastalarının umutlarının boşa çıkmasına neden olmuştur.

İnsanların davranışlarına temel teşkil eden bilinç ve bilinçaltı hallerini bilimsel testlerle tespit edip anlamak mümkün değildir. İnsan; akıl, şuur, düşünce üretebilme gibi dinamiklere sahip oluşu sebebiyle, diğer canlılar gibi sadece teste tabi tutularak yorumlanabilecek bir varlık değildir. Damak tadı ve göz zevki gibi değişken algılamaların fiziksel etkilerinin yoğunluğu göz önüne alınarak, deneysel hayvanlardan alınan %100 olumlu sonuçların insanlarda aynı etkiyi göstermesi beklenmemelidir. Açıkça bu konudaki teorimi ifade etmeliyim ki; dünyanın sürekli şişmanlaması ve şişmanlayacak olması, bahsi edilen göz zevki ve damak tadı alışkanlıklarımızın kişinin kendi iç dünyası dışında kontrol altına alınamayacak olmasındandır...

Yaklaşık 30 milyar hücre bulunan insan beyninde, açlık, susama gibi hisler için, Bilim insanlarının, iç organların kontrol merkezi olan Hipotalamus bölgesini incelemekten çok, his ve ruh dünyamızı ilgilendiren, beynin ön-orta kısmında yer alan Talamus merkezini, şişmanlık hastalığı ile ilgili olarak çok daha detaylı incelemelerinin daha doğru ve yararlı olacağına inanıyorum.

Çünkü; bizim his ve ruh dünyamıza etki eden yönlendirmelerin sırrı hala çözülememiştir. O nedenle bilimsel çalışmaların sonlanmasını bekleyerek de kaybedecek yıllarımız yoktur. Çünkü mevcut sistemlerde zayıflayabilme şansımız tamamen kişisel irademiz, kendi iç dünyamız ve bedenimizle ilgili harcayacağımız çabaya bağlıdır..

O halde tek çözümün kendimiz olduğunu anlar, dışarıdan yapılan müdahalelerin söz konusu süre içinde geçerliliğini koruduğunu, müdahalenin kalkması ile tekrar eski halimize döndüğümüzün bilincine varırsak hislerimizi, davranışlarımızı, dolayısıyla yeme alışkanlıklarımızı değiştirebilmek için çaba harcarsak ve sorunu çözmek adına ancak ve ancak kesin kararlılık gösterirsek zayıflamada başarıya ulaşmamız mümkün olabilir. Aksi durumda ya her zaman aynı söylemleri tekrarlayanların yöntemlerine takılıp kalacağız, ya da İlacı yut-zayıfla gibi mucize hap beklentileri içinde kendi potansiyelimizi görmezden gelmeye devam ederek, bırakın zayıflamayı, giderek şişmanlayacağız.

Bizler göz zevkimize, damak tadımıza hakim olmadıkça bugünkü tıbbın yapabileceği çok fazla bir şey yoktur. Zaten yapılan istatistikler de, bunun böyle olduğunu net olarak ortaya koyuyor. Bu güne kadar ilaç, diyet, farklı yöntem ve teorilerle zayıflamaya çalışan hastaların %95'inden fazlası, bir süre sonra eski kilolarına geri dönmüşler, hatta daha fazlasını alarak, bir sonraki zayıflama programının da şansını azaltmışlardır. Çünkü başarısız her diyet, kilo vermeye karşı vücut direncinin biraz daha güçlenmesi anlamına gelir. Bu durumda bilinçsizce, aşırı kısıtlamalar içeren rejimlerin bir tek ortak kaderi olacaktır. Fazla kilolarını vermeye çalışan insanlara bir doz depresyon, verilen kiloları geri alırken, daha da büyük bir doz depresyon...

Özdemir Asaf'ın da dediği gibi "İnsandır; doyduktan sonra yiyen tek yaratık" ifadesindeki şişmanlığın vurucu nedenini iyi anlamamız ve buna göre çözümler üretmemiz gerekir. Her ne kadar son aldığımız gıdaların beyin üzerindeki kimyasal etkisi ve kullanılan kimyasal katkı maddeleri, göz zevkimizin ve damak tadımızın kontrolünü elimizden almaya çalışarak bize farklı duygular hissettirse de, bu duruma engel olmayı başarabilmek mümkündür.

Psikolojik ve sosyolojik anlamda nedenleri ve etkileri bu kadar belirgin olan bir hastalık için sadece bilimsel yollarla çözüm üretilebileceğine inanmak, mucize beklemekten başka birşey değildir. Herkes bir mucize bekliyor bilimden. Bilimi, mucize beklentileri içinde değerlendiriyoruz ve belki de yönlendiriyoruz. Son yıllarda piyasaya çıkan zayıflama ilaçlarındaki artışın bir nedeni de bu olmalı. Ancak bir bütün halinde tedavisi mümkün olabilen bir hastalığı, biz sadece fizyolojik yollarla çözüme ulaştırılabilir bir hale getirsinler diye bilim dünyasından medet umuyoruz.

Temelinde düzenli, mutlu, tatminkar bir ruh hali gerektiren ideal yaşam formatı, herkes için değişkenlik gösterir tabi ki. Mutlu olmak, iyi hissetmek, yaşamdan keyif almak, doygun ve tok hissetmek bile soyut duygularla ifade edilir. Ve bu hisler, kişiden kişiye de değişiklikler gösterir. Bu denli bireysel yaşanan duyguları belli bir genelleme ile tedavi etmek elbette mümkün değildir. Hele ki bilim gibi somut verilerle uğraşan bir alandan, bütün bu soyut duygularla da baş edebilecek mucize bir ilaç beklemek, kendimizi kandırmaktan ve sistemin bizi kandırmasına izin vermekten başka bir işe yaramaz.

Bilimsel araştırmalar; bedenen ve fizyolojik olarak değerlendirmeler yapabilir, ilerlemeler de kaydedebilir. Ama insanoğlu kendini bir bütün olarak görmedikçe obezite ile baş etmesi mümkün olmayacaktır. Bilimsel araştırmaları saygı ile izlemeye, gelişmeleri takip etmeye devam edelim ama asla şapkalarından tavşan çıkaracak sihirbazlar muamelesi yapmayalım bilim insanlarına. Bu, bilim dünyasına da, saygın bilim adamlarına da yapılmış büyük bir haksızlık olur.

Onları; mucizeler dağıtan mistik kurtarıcılar gibi lanse etmek, geceler boyu süren araştırmalarına, hayatlarını harcadıkları ideallerine saygısızlık etmekten başka bir şey değildir. Bilim somuttur ve her zaman çözüm üretecektir. Ve çözümler elbette bizim içindir. Ama bilimden; ruhumuzu, beynimizi, gözümüzün açlığını, tatminsizliğimizi, kısacası asıl şişmanlık nedenlerimizi ortadan kaldırmalarını beklemek biraz da yanlış ve ağır bir yükü, yanlış ve ihtiyaç duyulmayan bir yere taşımalarını istemek gibi olmuyor mu?

Bir kez daha üstüne basarak tekrarlamak istiyorum ki, şişmanlık tek başına bedensel bir hastalık değildir. Ve tek başına bilimsel yöntemlerle de giderilemeyecektir.

Şişmanlık ancak kişinin kendisine ait nedenler ve çözümlerle tedavi olabileceği, toplumsal yaşanan ama bireysel zararlar verebilen tehlikeli bir hastalıktır.

Ve şimdi; bedenimizi, beynimizi ve iç dünyamızı keşfederek, bir anlamda da bu hastalığa hoşçakal deme zamanıdır...

Etiketler: diyet yemek tarifleri diyet yemekler diyet programları diyet zayıflama
Zayıflama perhiz perhiz yemekleri ...
Devamını Oku