Büyücü Tarot Kartı

Büyücü


Büyücü Tarot kartı Her zaman yaratma ve yok etme gücüne sahip olduğunuzu ve bunları yapıcı bir şekilde güvenle ve bilgeli bir şekilde kullanacağınızı söyler. Şimdi bir hedef belirleyin ve her şeye güvenin. Aklınızda ne varsa size gelecektir. Hayatınız kontrolünüz altında ve onunla ne yapmak istediğinize siz karar verirsiniz. Büyücü Tarot kartı size cesur olmanızı, Tanrı tarafından size verilen bilgeliği ve gücü kullanmanız gerektiğini söyler ve hayatınızdaki farkı görürsünüz.


Düz:
Tezahür, beceriklilik, güç, ilham veren eylem

Anlamı


Büyücü kartı yeni başlangıçların ve fırsatların kartıdır. Bu kart Merkür gezegeniyle ilişkilendirilir. Bir kolu Evrene doğru, diğeri yeryüzüne dönük olacak şekilde duruyor. Konumu, ruhsal alemlerle maddi alemler arasındaki bağlantısını temsil eder. Büyücü bu ilişkiyi fiziksel alanda hedeflerini yaratmak ve göstermek için kullanır. O enerjiyi maddeye dönüştüren kanaldır. Büyücü cübbesi saflığı simgeleyen beyazdır ve pelerini kırmızıdır, dünyevi deneyimi ve bilgiyi temsil eder.

Önündeki masada Tarot takımlarının dört sembolü - bir bardak, beş köşeli yıldız, kılıç ve asa - her biri dört elementten birini simgeliyor - su, toprak, hava ve ateş. Ayrıca, var olma niyetini göstermesi için gereken tüm araçlara (ve öğelere) sahip olduğunun bir işaretidir. Başının üstünde sonsuzluk sembolü var ve belinin etrafında kendi kuyruğunu ısırmış bir yılan var - her ikisi de sınırsız potansiyele erişimi olduğunu gösteriyor. Ve ön planda, fikirlerinin ve isteklerinin çiçek açmasını ve meyvesini simgeleyen bir dizi yeşillik ve çiçek var.

Büyücü Tarot Kartı , hayallerinizi gerçekleştirmek için ihtiyacınız olan araçları, kaynakları ve enerjiyi getirir. Cidden, şu anda ihtiyacınız olan her şey parmaklarınızın ucunda. Arzularınızı tezahür ettirmek için ruhsal (ateş), fiziksel (toprak), zihinsel (hava) ve duygusal (su) kaynaklarına  sahipsiniz. Ve onları manevi ve dünyevi alemlerin enerjisiyle birleştirdiğinizde, güç merkezi olacaksınız! Anahtar, bu araçları sinerjik olarak bir araya getirmektir, böylece yarattığınız şeyin etkisi daha güçlü olur. 

Şimdi, yakın zamanda tasarladığınız bir fikir üzerinde ilerlemek için mükemmel bir zaman. Tohum filizlendi ve harekete geçmeye ve niyetinizi meyve vermeye çağırıyorsunuz. Yaşam yolunuz boyunca topladığınız beceri, bilgi ve yetenekler sizi şu anda bulunduğunuz yere götürdü ve bunu bilseniz de bilmeseniz de fikirlerinizi gerçeğe dönüştürmeye hazırsınız.

Harekete geçmeden önce ne yaratacağınıza dair net bir vizyon oluşturmalısınız. Ego tarafından motive olmak yeterli değildir (para, statü veya şöhret) - hedefleriniz ve niyetleriniz arasında bir ruh bağlantınız olması gerekir. Güçlü, yaratıcı bir varlıksınız ve bu, Yüksek Benliğinizi en çok istediğiniz geleceği yaratmak için günlük eylemlerinizle uyumlu hale getirme fırsatınızdır.

Büyücü sizi harekete geçmeye çağırıyor. Dikkat ve yoğun konsantrasyona ihtiyacınız olacak. Sizi hedefinize doğru götürecek Bir şeye odaklanın. Göreve bağlılık esastır, bu nedenle odağınızı ulaşmak istediğiniz şeyden uzaklaştırabilecek dikkat dağıtıcı unsurları bırakın. Yolda kaldığınızdan ve görevlerinizi yerine getirdiğinizden emin olmak için planlamanızda metodik olun.


Büyücü ters gelirse 

TERS: Manipülasyon, zayıf planlama, kullanılmayan yetenekler

Tezahür ettirmek istediğiniz şeyi keşfettiğinizi,  ancak henüz harekete geçmediğinizi gösterir. İhtiyacınız olan her şeye sahip olduğunuzdan emin değilsiniz ve nasıl yapılacağından emin olamayabilirsiniz. Eğer tezahür ettirmeyi düşündüğünüzle ilgilenirseniz, Evren nasıl yapılacağını söyler. Sezgilerinizle uyum sağlayın ve ortaya çıktıkan fırsatlara dikkat edin. Bunlar sizi hedefinize yaklaştıracak küçük kırıntılar gibidir.

Zaten hedefinize göre hareket ediyorsanız, Ters Büyücü  ilerlemeyi veya başarıyı görmeye çalıştığınızın bir işareti olabilir. Çeşitli faktörler iş başında olabilir. Belki bir fikriniz var ama onu tezahür ettirmek için ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Belki de istediğiniz sonuç konusunda net değilsiniz, böylece çabalarınız yanlış yönlendirilmiş veya odaklanmamıştır. Belki "nedeninizle" temasınızı yitirdiniz, ya da yeterince zorlayıcı değildi ve şimdi hedefi tamamlama motivasyonunuz yok. Ya da belki de Evren size “Dur! Geri dön!" diyor.

Ters Büyücü En kötü ihtimalle, hırs, manipülasyon ve hile anlamına gelir.

Ters Büyücü birçok beceri, yeteneğe  sahip olduğunuzu gösterir, ancak gerçek potansiyeliniz maksimize edilmez. Verecek daha çok şeyinizin olduğunu fark edebilirsiniz. Ya da belki bir konuda harika olduğunuzu biliyorsunuzdur, ancak kendinize bu beceriyi keşfetme ve geliştirme fırsatı vermediniz. 

Bu yetenekleri kullanmanıza engel olan nedir? En yüksek potansiyele ulaşmanız için nelerin değişmesi gerekir? Bu sorular üzerinde yoğunlaşın.
Devamını Oku

Metabolizma Çeşitleri ve Tedavi yöntemleri

METABOLİZMA HASTALIKLARI



ASİT BAZ DENGESİ BOZUKLUKLARI

Metabolizma proçesleri sonucu günde yaklaşık olarak 15 000 mmol karbonik asit ve 70 – 80 mmol uçucu olmayan asit oluşmaktadır. Buna rağmen vücut sıvılarmdaki serbest hidrojen iyonu konsantrasyonu stabil tutulabilmektedir. Ekstrasellüler sıvıdaki normal pH değeri 7,35-7,45 arasında değişir. Bu dengeyi değişik tampon sistemleri sağlamaktadır. Dışarıdan verilen veya endojen hidrojen iyonları, saniyeler içinde ekstrasellüler sıvıya, dakikalar ve saatler içinde de intrasellüler kompartmana geçmelidir. Bu ortamlarda bulunan tampon sistemlerinin bazlarıyla birleşmekte ve vücut sıvılarından uzaklaşmaktadırlar. En önemli tampon sistemi Karbonik asit-Bikarbonat sistemidir.

ASİDOZ


Sistemik metabolik asidozun en göze çarpan belirtisi Kussmaul solunumudur. Sık ve derin bir solunum şeklidir. pH düştükçe soluk almaların derinliği ve sıklığı artar. Buna karşılık kronik, kompanse metabolik asidozlarda orta derecede ve kolayca gözden kaçabilen bir hipervantilasyon bulunur. Ağır asidozlarda bitkinlik, başağrısı, bulantı, dezoryantasyon, stupor ve solunum depresyonu olur.

Asidozlar a) metabolik ve b) respiratuar olmak üzere başlıca iki form gösterir:

Metabolik asidoz


Nedenleri: 1. Uçucu asitlerin yapımının artması veya dışarıdan vücuda girmesi, 2. Azalmış ve yetersiz renal asit eliminasyonu, 3. Anormal derecede gastro-intestinal ve renal alkali kayıpları. Bu durumları hazırlayan etkenler ise şunlardır: Diyabetik, alkolik, açlık ketoasidozları; primer laktasidoz, ilâçlara ve dolaşım yetmezliğine bağlı veya sepsiste görülen laktik asit asidozu; akut ve kronik böbrek yetmezliği; salisilat, okzalik asit, etilenglikol, metanol, paraldehit gibi maddelerle olan zehirlenmeler; tübüler asidozlar, üreterosig-moidostomi, barsak fistülleri, diyareler, medikamentöz asit yüklenmeleri (amonyum klorür) asetazolamid’ten (Diamox, Diazomid) ileri gelen alkali kaybı.






Semptomlar: Yukarıda Asidoz bölümünde belirtildi.

Tedavi


Nedenlerin ortadan kaldırılması ve ana hastalığın tedavisi başta gelir.

Tampon maddelerin kullanılması: Sodyum bikarbonat verilmesi en önemli tedavi şeklidir. Buna karşılık sodyum asetat veya sodyum laktat tampon etkilerini, organik aniyonları metabolize ederek bikarbonat meydana getirmek suretiyle ortaya koyarlar. Bilgili ve hesaplı olarak kullanıldıklarında bunların birbirine üstünlükleri yoktur.

Kronik böbrek yetmezliğine bağlı kronik metabolik asidozda alkali verirken çok ihtiyatlı davranmalıdır. Bu hastalar 14 mmol/L lik serum bikarbonat düzeyine kadar olan kronik asidoza iyi tahammül gösterirler. Bunlarda asidozu gidermek için alkali vermeye gerek yoktur, üstelik zararlı da olabilir; çünkü bütün tampon maddeler sodyum içerirler ve sodyumun tehlikesi bunlarda asidozdan daha büyüktür. Ayni kural akut böbrek yetmezliğinde de geçerlidir.

Renal tübüler asidozlarda ağız yoluyla verilen alkalik maddelerle tam bir düzenleme sağlanabilir. Böylece kronik osteopati, nefrokalsinoz ve ürolityaz gibi komplikasyonlar önlenmiş olur.

Diyabetik ketoasidozda ilk önce İnsülin kullanılmalıdır. Alkali verilmesine seyrek olarak gerek duyulur.

Açlık asidozlarmda alkalizan tedaviye gereksinim yoktur. İntestinal ve me-dikamentöz alkali kaybına bağlı metabolik asidozlarda da alkali verilmez. Dolaşım yetmezliğine bağlı laktik asit asidozları, dolaşım yetmezliği giderilince kaybolur. Buna karşılık ilâçlardan ileri gelen veya primer sayılan laktik asit asidozları yüksek letalite nedeniyle âcil ve yoğun bir alkali tedavisine gereksinim gösterirler. Bunlarda ve diğer ağır asidoz hallerinde parenteral bikarbonat enfüzyonları zorunludur. En tehlikeli asidoz halleri salisilat zehirlenmesi, laktik asit asidozu ve renal asidozlar olup bunlarda yoğun bir başlangıç tedavisi gerekmektedir. Yine de bu vak’aları ilk 24 saat içinde ayarlama çabasına girmemelidir, tehlikelidir.

Respiratuar asidoz


Anamneze, klinik bulgulara ve genel duruma bakarak respiratuar asido-zun tanınması, metabolik asidoza göre daha kolaydır.

Akut respiratuar asidozda, akut ventilatuar yetmezliğin çok defa dramatik bulgularıyla karşılaşılır: Nöro-müsküler bozukluklar, kardio-vasküler yetmezlik, en ağır astma nöbeti, asfiksi, solunum merkezinin medikamentöz veya spontan depresyonu.

Kronik respiratuar asidozda ise, çok defa kronik ve ilerlemiş akciğer hastalıkları söz konusudur: Amfizem, kronik bronşit gibi. Yahut da daha seyrek olarak primer alveoler hipoventilasyon ve Pickwick sendromu mevcuttur.

Renal kompansasyon mekanizmalarına geç yanıt verdiği için akut respiratuar asidoz, asit-baz dengesi bozukluğunun yetersiz olarak düzelebilen veya hiç kompanse edilemiyen prototipini oluşturur. Serum bikarbonat kompansasyonu yetersiz kaldığı, standart bikarbonat ise hiçbir değişiklik göstermediği için, pC02 gitgide artarken pH hızla düşer ve buna bağlı olarak çok ağır klinik semptomlar ortaya çıkar.

Buna karşılık kronik respiratuar asidozda renal kompansasyon mekanizmaları yavaş yavaş çok etkili duruma geçtiği için, en ağır kronik hiperkapnide bile tehlikeli bir pH düşüşü olmaz.

Tedavi


Esas hastalığın tedavisi, solunum yetmezliğine götüren nedenin ortadan kaldırılması gerekir.

Kronik respiratuar asidozda mekanik ventilasyona geçilirken pC02’nin çok çabuk düşmesinin ve buna bağlı olarak ta posthiperkapnik alkalozun ve onunla ilgili sonuçların tehlike yaratabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.

ALKALOZ


Metabolik ve respiratuar alkalozun en göze çarpan sonucu irritabilite ve santral sinir sistemindeki kramp eğilimidir. Bu belirtiler respiratuar alkaloz-da daha belirgindir. Bunlar ayrıca ekstremitelerde ve ağız çevresinde paresteziler, karpo-pedal spazmlar, yüz ve çiğneme kaslarında gerginlik ve kontraksiyon da meydana getirirler.

Metabolik alkalozda ise posthiperkapnik alkaloz formu ağır periferik ve santral semptomlar (delirium halleri, serebral konvülsiyonlar, tansiyon düşmesi ve kalp aritmileri) meydana getirir.Solunum depresyonunun kompansasyonu sadece metabolik alkaloz için söz konusudur.

Alkalozlar da a) metabolik ve b) respiratuar olmak üzere ikiye ayrılır:

Metabolik alkaloz


Nedenleri: Kusmalar ve mide suyu drenajları, diüretikler, posthiperkap¬nik alkaloz, mineralokortikoid hipersekresyonu (primer hiperaldostrenizm, Cus-hing sendromu, yetersiz ADH salgısı, likiritsia preparatlarının kullanımı), aşırı miktarda alkali verilmesi (yatrojen, süt alkali sendromu), ileri derecede potasyum eksikliği.

Görüldüğü üzere metabolik alkalozda ana nedenler bir yandan gastrik ve renal asit kaybı, diğer yandan da çok defa aşırı derecede yatrojen alkali verilmesidir. Bu sonuncusu genellikle metabolik asidozların tedavisi sırasında bol miktarda bikarbonat verilmesinden ileri gelmektedir.

Genellikle böbrekler, yüksek serum bikarbonat konsantrasyonlarında alkali atarak durumu dengelemeye çok yeteneklidirler ve böylece fazla bikarbonatı kolaylıkla elimine edebilirler. Ancak diüretik kullananlarda ortaya çıkan metabolik alkalozda klorür defisiti meydana gelir. Ayni olay gastrik sıvı ve asit kaybında da söz konusu olur. Bu durumda böbrekler sodyumu mümkün olduğu oranda retansiyona uğratmaya çalışırlar. Metabolik alkalotik hastalarda tubulus sıvılarında anormal miktarlarda sodyum bikarbonat bulunduğu için, retansiyona uğratılan sodyum, bu bikarbonatı da geri rezorpsiyona zorlar ve bunun sonucunda bir “paradoksal asidüri” görülür. Bu durumda sıvı volümünün ve klorür defisitinin düzeltilmesinden sonra bikarbonat fazlasını elimine edinceye kadar alkaloz sürer.

İleri derecedeki hipopotassemilerin metabolik alkaloz yaptığı bilinir, ama nedeni henüz anlaşılamamıştır.

Tedavi


Etkenin ortadan kaldırılması. Alkalizan maddelerin eliminasyonu. Alkalizan ilâçların kesilmesi.

Yeter miktarda klorür verilmesi. Yemek tuzu olarak veya ayni zamanda hipopotassemi de varsa KC1 olarak.Mineralokortikoid fazlalığına bağlı metabolik alkalozda NaCl vermekle alkaloz düzeltilemez.Volüm artıracağı korkusuyla NaCl verilmesinin sakıncalı olduğu düşünülen vak’alarda dilüe HC1 (0,1 n – 0,5 n) solüsyonu cava kateteri yardımıyla verilebilir. Vena cava yoluyla yapılan bu enfüzyonda da aşırı dozlara çıkılmamalıdır. Saatte 0,1 n 100 mi HC1 verilmesi yeterlidir.

Respiratuar alkaloz


Sadece akut formdadır.

Semptomlar: Psikojen hiperventilasyon; astma, pnömoni, akciğer ödemi, pülmoner emboli nedeniyle akut hipoksi; bakteriemi; salisilat entoksikasyonu; karaciğer yetmezliği. Çoğu geçici olan bu durumların düzeltilmesinde kompansasyon mekanizmalarının işlemesine çoğu kez gerek kalmaz ve asit kaybı da tampon sistemleriyle çabucak giderilir. Ancak kafa travması, beyin tümörü, ansefalit, kronik akciğer hastalıkları gibi nedenlerden ileri gelen sürekli hiperventilasyonda ise renal asid eliminasyonunun kısıtlanması ve bikarbonat eliminasyonunun artırılması ile alkaloz kompanse edilmeğe çalışılır.

Tedavi


Esas hastalığın tedavisi. Yatıştırıcı (trankilizan) ilâçların verilmesi veya kese kâğıdı içine solundurma gibi önlemlerle psikojen hiperventilasyon giderilebilir.

Serebral kökenli ve uzun süren hiperventilasyonda ise morfium alkaloidleri (Dolantin, Morphin) enjeksiyonları gereklidir.

Bu vak’alarda C02 içeren oksijen solunumu yapılabilir. Bunun pratik yolu, bir plastik kese veya torba içine entermittan solunum yaptırmaktır.

Elektrolit ve Su Metabolizması


Sodyum ve su, ekstrasellüler sıvının en önemli taşıyıcıları olarak birbirleriyle çok sıkı bir ilişki içinde olduklarından, bunları ayrı ayrı incelemek önemli güçlükler doğurur. Aslında total sodyum miktarı ekstrasellüler sıvı volümüne daha fazla etkili olmakla birlikte, ona ozmotik olarak bağlı olan su, bu volümü oluşturur. Fizyolojik olarak azalan ve çoğalan tuz ve su miktarları birbirlerini etkileyerek ekstrasellüler sıvı hacmini dar sınırlarda stabil tutarlar. Bu stabilitenin patolojik koşullarda bozulması santral venöz basıncı, arter basıncını, idrar volümünü, deri turgorunu, bulbus okuli basıncını, ödem oluşumunu ve akciğer dolaşımını etkiler.
Devamını Oku

Çocuğun daha zeki olması için


Çocuğun daha zeki olması için


Çocuğun zeki olması için ne yapmalı, çocuğun zeki olması için yapılması gerekenler ve bebeklerin zeki olması için yapılması gerekenler siz değerli anne ve babalar için tüm soruların yanıtları haberimizde.

Yeni bir eğitim-öğretim hayatının başladığı şu günlerde anne ve babalar okula giden çocuklarının daha zeki olmaları için ne yapacaklarını merak etmekteler. Uzmanlar çocukların zeki olmasının anne ve babaların ellerinde olduğunu açıkladı. Peki ama nasıl? Çocuklarınızın daha zeki olması için işte bilmeniz gereken her şey makalemizin devamında.

Uzmanlar çocukların daha zeki olmasında okul öncesi eğitimin çok işe yaradığını vurguladılar. Topluma uyum sağlamayı öğrenmek, ilkokula daha donanımlı başlamak için yuva ve anasınıfı aksatılmamalıdır. Çocuklarda demir eksikliği bulunması zihinsel gelişimi önlemektedir. Bu nedenle demir eksikliği olan çocukların tedavi edilmesi ve demir bakımından zengin beslenmesi gerekir. Çocuğun büyüme ve gelişmesinde bir sorun olup olmadığı da düzenli olarak doktor muayeneleri ile kontrol edilmelidir.
Aile içinde anne ve babanın kitap okumasından çocuk etkilenir ve kitap okuma isteği oluşur. Böylece zihni gelişir ve kitap okuyarak okumayı hem kolay söker hem de bilgi dağarcığı genişler. Kitap okuyan çocuk daha zeki olur. Kitap okuyan çocukların dikkatini toplaması, algılaması daha iyidir.
Bebeklik döneminde bakımında çocuğun ilerleyen yaşlarda zeki olmasını etkiler. 

Yeni doğan bebeklerin ilerleyen yaşlarında zeki olması için şunları yapın…

  • Yenidoğan bebeğinizle göz teması kurun, gözlerinin açık olduğu o değerli anları kaçırmayın.
  • Bebekle konuşun, ona bir şeyler anlatın.
  • Bebeğinizi emzirin. Anne sütünün yararları yanında, beslenme seansları bebekle göz göze gelme, konuşma, şarkı söyleme fırsatı yaratacaktır.
  • Bazı mimikler yapın, yüzünüzü komik şekillere sokun. 1-2 günlük yeni doğan bebekler bile yüz hareketlerini taklit edebilirler.
  • Aynada kendisini görmesini sağlayın.
  • Onu gıdıklayın, gülmesini sağlayın.
  • Birlikte yürüyüşlere çıkın. Etrafta gördüklerinizi, duyduklarınızı ona anlatın. Onu markete, alışverişe, parka götürün.
  • Ona şarkılar söyleyin. Bu, sizin uydurduğunuz bir şarkı da olabilir.
  • Ona müzik dinletin. Bazı çalışmalarda, müzik ritimlerini öğrenmenin ileride matematik öğrenmeyi kolaylaştırıldığı gösterilmiş.
  • Bir şey yapmadan önce, ona ne yapacağınızı söyleyin (Şimdi ışığı kapatıyorum gibi) Böylece, neden-sonuç ilişkisi kurmaya başlayacaktır.
  • Ona kitap okuyun, resimleri gösterin, her şeyin adını söyleyin.
  • Değişik dokulu kumaşları, giysileri ellemesini sağlayın, onları cildine değdirin.
  • Yiyecekleri ellemesine, kendini beslemeye çalışmasına izin verin.
  • Hareketlenip emeklemeye başladığında, yerde yastıklar, oyuncaklarla engelli bir parkur oluşturun.
  • Ona masal anlatın.
  • Televizyonu kapatın.
  • Banyo sırasında, plastik kaplara su doldurup boşaltmasına, suyla oynamasına izin verin.

Devamını Oku

OBEZİTE VE BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR

 diyet zayıflama-Zayıflama perhiz-perhiz yemekleri-diyet


OBEZİTE VE BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR...


Beynin Hipotalamus bölgesini etkileyerek besin alımını azaltan, yağ hücrelerinde salgılanan Leptin hormonu ile Pankreasın iç salgısı olan ve yağ dokularıyla orantılı olarak salgılanan, kandan beyne geçerek besin alımını azaltan, İnsülin hormonu gibi bazı belirleyici hormonlar ile ilgili son yıllarda yapılan araştırmalardan, deneysel hayvanlarda %100 kesin sonuç alınmasına karşın, insanlarda yapılan klinik denemelerin çoğunun başarısızlıkla sonuçlanması, obez hastalarının umutlarının boşa çıkmasına neden olmuştur.

İnsanların davranışlarına temel teşkil eden bilinç ve bilinçaltı hallerini bilimsel testlerle tespit edip anlamak mümkün değildir. İnsan; akıl, şuur, düşünce üretebilme gibi dinamiklere sahip oluşu sebebiyle, diğer canlılar gibi sadece teste tabi tutularak yorumlanabilecek bir varlık değildir. Damak tadı ve göz zevki gibi değişken algılamaların fiziksel etkilerinin yoğunluğu göz önüne alınarak, deneysel hayvanlardan alınan %100 olumlu sonuçların insanlarda aynı etkiyi göstermesi beklenmemelidir. Açıkça bu konudaki teorimi ifade etmeliyim ki; dünyanın sürekli şişmanlaması ve şişmanlayacak olması, bahsi edilen göz zevki ve damak tadı alışkanlıklarımızın kişinin kendi iç dünyası dışında kontrol altına alınamayacak olmasındandır...

Yaklaşık 30 milyar hücre bulunan insan beyninde, açlık, susama gibi hisler için, Bilim insanlarının, iç organların kontrol merkezi olan Hipotalamus bölgesini incelemekten çok, his ve ruh dünyamızı ilgilendiren, beynin ön-orta kısmında yer alan Talamus merkezini, şişmanlık hastalığı ile ilgili olarak çok daha detaylı incelemelerinin daha doğru ve yararlı olacağına inanıyorum.

Çünkü; bizim his ve ruh dünyamıza etki eden yönlendirmelerin sırrı hala çözülememiştir. O nedenle bilimsel çalışmaların sonlanmasını bekleyerek de kaybedecek yıllarımız yoktur. Çünkü mevcut sistemlerde zayıflayabilme şansımız tamamen kişisel irademiz, kendi iç dünyamız ve bedenimizle ilgili harcayacağımız çabaya bağlıdır..

O halde tek çözümün kendimiz olduğunu anlar, dışarıdan yapılan müdahalelerin söz konusu süre içinde geçerliliğini koruduğunu, müdahalenin kalkması ile tekrar eski halimize döndüğümüzün bilincine varırsak hislerimizi, davranışlarımızı, dolayısıyla yeme alışkanlıklarımızı değiştirebilmek için çaba harcarsak ve sorunu çözmek adına ancak ve ancak kesin kararlılık gösterirsek zayıflamada başarıya ulaşmamız mümkün olabilir. Aksi durumda ya her zaman aynı söylemleri tekrarlayanların yöntemlerine takılıp kalacağız, ya da İlacı yut-zayıfla gibi mucize hap beklentileri içinde kendi potansiyelimizi görmezden gelmeye devam ederek, bırakın zayıflamayı, giderek şişmanlayacağız.

Bizler göz zevkimize, damak tadımıza hakim olmadıkça bugünkü tıbbın yapabileceği çok fazla bir şey yoktur. Zaten yapılan istatistikler de, bunun böyle olduğunu net olarak ortaya koyuyor. Bu güne kadar ilaç, diyet, farklı yöntem ve teorilerle zayıflamaya çalışan hastaların %95'inden fazlası, bir süre sonra eski kilolarına geri dönmüşler, hatta daha fazlasını alarak, bir sonraki zayıflama programının da şansını azaltmışlardır. Çünkü başarısız her diyet, kilo vermeye karşı vücut direncinin biraz daha güçlenmesi anlamına gelir. Bu durumda bilinçsizce, aşırı kısıtlamalar içeren rejimlerin bir tek ortak kaderi olacaktır. Fazla kilolarını vermeye çalışan insanlara bir doz depresyon, verilen kiloları geri alırken, daha da büyük bir doz depresyon...

Özdemir Asaf'ın da dediği gibi "İnsandır; doyduktan sonra yiyen tek yaratık" ifadesindeki şişmanlığın vurucu nedenini iyi anlamamız ve buna göre çözümler üretmemiz gerekir. Her ne kadar son aldığımız gıdaların beyin üzerindeki kimyasal etkisi ve kullanılan kimyasal katkı maddeleri, göz zevkimizin ve damak tadımızın kontrolünü elimizden almaya çalışarak bize farklı duygular hissettirse de, bu duruma engel olmayı başarabilmek mümkündür.

Psikolojik ve sosyolojik anlamda nedenleri ve etkileri bu kadar belirgin olan bir hastalık için sadece bilimsel yollarla çözüm üretilebileceğine inanmak, mucize beklemekten başka birşey değildir. Herkes bir mucize bekliyor bilimden. Bilimi, mucize beklentileri içinde değerlendiriyoruz ve belki de yönlendiriyoruz. Son yıllarda piyasaya çıkan zayıflama ilaçlarındaki artışın bir nedeni de bu olmalı. Ancak bir bütün halinde tedavisi mümkün olabilen bir hastalığı, biz sadece fizyolojik yollarla çözüme ulaştırılabilir bir hale getirsinler diye bilim dünyasından medet umuyoruz.

Temelinde düzenli, mutlu, tatminkar bir ruh hali gerektiren ideal yaşam formatı, herkes için değişkenlik gösterir tabi ki. Mutlu olmak, iyi hissetmek, yaşamdan keyif almak, doygun ve tok hissetmek bile soyut duygularla ifade edilir. Ve bu hisler, kişiden kişiye de değişiklikler gösterir. Bu denli bireysel yaşanan duyguları belli bir genelleme ile tedavi etmek elbette mümkün değildir. Hele ki bilim gibi somut verilerle uğraşan bir alandan, bütün bu soyut duygularla da baş edebilecek mucize bir ilaç beklemek, kendimizi kandırmaktan ve sistemin bizi kandırmasına izin vermekten başka bir işe yaramaz.

Bilimsel araştırmalar; bedenen ve fizyolojik olarak değerlendirmeler yapabilir, ilerlemeler de kaydedebilir. Ama insanoğlu kendini bir bütün olarak görmedikçe obezite ile baş etmesi mümkün olmayacaktır. Bilimsel araştırmaları saygı ile izlemeye, gelişmeleri takip etmeye devam edelim ama asla şapkalarından tavşan çıkaracak sihirbazlar muamelesi yapmayalım bilim insanlarına. Bu, bilim dünyasına da, saygın bilim adamlarına da yapılmış büyük bir haksızlık olur.

Onları; mucizeler dağıtan mistik kurtarıcılar gibi lanse etmek, geceler boyu süren araştırmalarına, hayatlarını harcadıkları ideallerine saygısızlık etmekten başka bir şey değildir. Bilim somuttur ve her zaman çözüm üretecektir. Ve çözümler elbette bizim içindir. Ama bilimden; ruhumuzu, beynimizi, gözümüzün açlığını, tatminsizliğimizi, kısacası asıl şişmanlık nedenlerimizi ortadan kaldırmalarını beklemek biraz da yanlış ve ağır bir yükü, yanlış ve ihtiyaç duyulmayan bir yere taşımalarını istemek gibi olmuyor mu?

Bir kez daha üstüne basarak tekrarlamak istiyorum ki, şişmanlık tek başına bedensel bir hastalık değildir. Ve tek başına bilimsel yöntemlerle de giderilemeyecektir.

Şişmanlık ancak kişinin kendisine ait nedenler ve çözümlerle tedavi olabileceği, toplumsal yaşanan ama bireysel zararlar verebilen tehlikeli bir hastalıktır.

Ve şimdi; bedenimizi, beynimizi ve iç dünyamızı keşfederek, bir anlamda da bu hastalığa hoşçakal deme zamanıdır...

Etiketler: diyet yemek tarifleri diyet yemekler diyet programları diyet zayıflama
Zayıflama perhiz perhiz yemekleri ...
Devamını Oku

Atatürk dövmeleri Kol Atatürk dövmesi -Atatürk tattoo Design

Dövme Modelleri  Atatürk dövmeleri kol Atatürk dövmesi fiyat Dövme Modelleri Atatürk tattoo Design

Atatürk dövmesi

Hayatı ve özgürlüğü için ölümü göze alan bir millet asla yenilmez.MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


Atatürk imzası

 Şuna inanmak gerekir ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


Yurtta sulh, cihanda sulh.MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


Atatürk dövmeleri

 Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Atatürk dövmesi Tattoo



 Bir ulus sanattan ve sanatçıdan yoksunsa, tam bir hayata sahip olamaz.MUSTAFA KEMAL ATATÜRK




"Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir."MUSTAFA KEMAL ATATÜRK




Atatürk dövmeleri

Atatürk dövmeleri kol

Atatürk dövme


Atatürk dövmeleri

Atatürk-imzasi



Egemenlik verilmez, alınır.MUSTAFA KEMAL ATATÜRK




A' dan Z ye Harf Dövme Modelleri Harf Dövme Stilleri

25 En İyi  Aslan dövmesi, Aslan Dövme Modelleri

Devamını Oku

25 En İyi Aslan dövmesi, Aslan Dövme Modelleri

25 En İyi Aslan dövmesi, Aslan Dövme Modelleri Dövme, Aslan dövmesi, Aslan dövmesi hakkında daha fazlasını görün.
 


















































Devamını Oku

13 Farklı Gelinlik Stilleri

Farklı Gelinlik Stilleri




chart-body-types












29 Classy Home Deco Styles for Your Living Room, Kitchen and Bathroom
Devamını Oku